Mevsimini tam hatırlamadığım bir bahar öğleden sonrasıydı galiba. Nasıl olsa benim için bahar bahardır, ayırt etmeyi pek sevmem ama son olması muhtemel. Anlamsızca gelebilecek türden bir iç sıkıntısının ardından başlamıştı o yağmur. Hem de ne başlamıştı. Hatırlıyorum karşı bahçedeki ağacın yapraklarını döküyordu yerlere, o derece yani. Ön balkona geçtim tepeleme doldurduğum bir kupa çayımla. Buğu yapmıştı balkonun camları, elimle sildim bir sağa bir sola yukarıdan aşağıya. İnsanlar koşuşturuyordu kaçmak için yağmurdan, kimisi üzerindeki ceketi başına geçirmiş kimisi de hazırlıklıydı açmış şemsiyesini. Bir tek toprak yüzünü dönmüştü yüzünü yağmura, ellerini havaya. Birkaç yudum çaydan sonra şiddeti azalmıştı yağan yağmurun. Camı açtım ve bir elimi uzattım boşluğa. Çok geçmeden yağmur birikmeye başladı avuç içime ve birden o toprak kokusunu hissetmeye başladım nedense. Çayımı bırakıp neredeyse bedenimin yarısını balkondan sarkıtmıştım. Bunu neden yaptığımı tam olarak bilemesem de içimden bir ses dışarıya, yağmura çıkmamı söylüyordu. Önce yağmurluğumu aradım çıkmak için dışarıya sonra telleri yerinden çıkmış şemsiyeyi. İkisi de yoktu yerinde ama ben yine de o yağmur sonrası toprak kokusu için dışarıya attım kendimi. Nasılsa saçak altında dururum, ıslanmadan öylece yağmuru izlerim niyetiyle elimde kupamla kıyıdan kıyıdan arka bahçeye doğru ilerledim. Şiddeti azalan yağmurun sesi ve toprakla buluşmasından doğan o muazzam koku içime işlemiş olmalı ki ufak adımlarla öne doğru ilerliyordum. Bir yandan çayımı yudumluyor diğer yandan da kolumu uzatıp ne kadar ıslandığını kontrol ediyordum. Adımlarım giderek çoğalmıştı ve neredeyse tamamen saçağın altından çıkmıştım.
İşte tam burada başladı yağmurla olan hikayem. Tam burada izin verdim beni baştan aşağıya ıslatmasını. Toprak kadar olamayacak mıyım? Ben de oradan gelmedim mi? diyerek motive ettim kendimi önce. Üzerimdeki gömlek tamamen ıslanmıştı ama yağmurun tenime verdiği hissiyat öylesine farklıydı ki, hissetmiyordum bile üşüdüğümü. Karşı evin balkonundan sesleniyordu komşumuz
– Gir içeri, üşütüp hasta olacaksın.
Oralı değildim ve anın tadını çıkarmaya yeni başlamıştım. başımı gökyüzüne kaldırıp yavaşça ufak adımlarla kendi etrafımda dönmeye başladım. Hangi yönde olduğumu bilmiyordum, umursamıyordum da. Fazla dönmüş olacaktım ki biraz başım döndü ve gözlerimi açtım önüme dönerek. Karşı evin delisi de balkonda kollarını açmış dönüyordu. Siz deli dediğime bakmayın gayet akıllı kızdır. Bizden başka ıslanan olmadığı için deli yakıştırması yaptım kendimize, hem bu kadar akıllının içinde delirmek iyidir.
– Kollarını aç kollarını hadi, sal kendi, hisset her yağmur damlasını.
Kendisi aynı dediği şekilde dönmeye devam ediyordu. Kollarımı açtım önce yanlara sonra da başımı kaldırdım gökyüzüne. Yarısına kadar içtiğim kupadaki çay hafiften dolmaya başlamıştı yağmurdan. Bir yandan toprak kokusu diğer yandan yüzüme değen yağmurun elleri… Bilen bilir Yeni Türkü’nün bir şarkısı vardı Yağmurun Elleri, birden melodisi geldi aklıma ve mırıldanmaya başlamıştım. “hiç kimsenin yağmurun bile böyle küçük elleri yoktur”… “Her Dem Yeni” diye arattırın bulursunuz ve mutlaka seveceksiniz.
Neyse biz yağmurumuza dönelim, dönelim de neredeyse kesilmişti yağmur ben de durmuştum. Tesadüf bu ya yine bizim deliyle karşı karşıya geldik.
– Çabuk bitti yaaa” diye söylendi yüzünü elleriyle saçına doğru silerek.
Benim ilkti ama O belli ki daha önceden de bu duyguyu tatmış olacak ki yüzü ışıldıyordu mutluluktan.
Üstüm başım sırılsıklam olmuştu çoraplarıma kadar ama yağmurda ıslanmanın verdiği huzur ve mutluluk için buna değmişti.
– Bitti bitti, hadi gir evine hasta olacaksın. Durma öyle ıslak ıslak.
Küçük bir tebessümün ardından “Çabuk bitti evet” diyebildim sadece.
– Tamam, hadi git hasta olacaksın, yarın yine yağacak zaten yine çıkarız.
– Kaçmak yok, çıkmayanın…
Ağzımdan çıkıvermişti istemsizce, sonra O da kahkaha atarak,
– Yağmurdan kaçanın şemsiyesi kırılsın…
Ertesi gün yağmadı, ondan sonraki günde. Zaten bir kaç gün sonra da taşındılar mahalleden şehrin bir ucuna. Hâlâ hatırlar mı bilmem bir yağmur borcu var bana. Umarım karşılaşırız günün birinde ve umarım yağmur yağar yine…
Yağmurun Elleri
Yorumları Göster